16 Temmuz 2012 Pazartesi

MODERN DÜNYANIN NEKROPOLLERİ: GÜVENLİKLİ SİTELER...


Yahya Düzenli

Uyarıya gerek yok. Çünkü şehri hızla terk ediyoruz. Şehir zaten can çekişiyor,  kendisi kalmadı. Ruhu, tarihi, mekânları, insanları değişti. Değişen şey artık eskisinden izler taşımıyor. Eski halinden eser yok. Onun için yeni “şehr”in yani yeni GÜVENLİKLİ SİTELER’in mekanik-heyulaî silueti bir an önce şehri boşaltmamız için son ihtarını yapıyor!

Tarihî süreklilik, medeniyet, şehir ruhu, şehir idrak ve inşası diye bir şey kalmadı. Adeta kendi nekropollerini hazırlarcasına güvenlikli siteler inşa ediliyor. Herkesin arzusu güvenlikli sitede yaşamak, yâni modern dünya nekropollerine gömülmek!

Güvenlikli Site veya nekropol… Güvenlikte olan ölülerin (güvenlikli ölüler)  istif edildiği yer… Korkunç bir akıbet…

Şehirden koptuk, mahalleden koptuk, insandan koptuk. Daha doğrusu kaçtık! Niçin? Çünkü insanca yaşamayı unuttuk. “Komşuyu komşuya vâris kılacak” kadar mekânlarıyla birlikte ruhları da yakınlaşmış insanlar artık birbirinden endişe eden, kendini diğerine karşı güvensiz hisseden, her an tasalluta maruz kalacağı paranoyasıyla yaşayan insanlar haline geldi. Tek kurtuluş yeri: Güvenlikli Siteler..

Oralar güvenli mi? Evet! Çünkü nekropolde güvenlik mutlaktır!  Hiç kimse sizi rahatsız etmez. Tüm dünyalılara karşı güvendesiniz! 

Böylesine bir imkânsızı gerçekleştirebilmek için en uygun zaman modern zamanlar… Yâni kaos zamanları…

Bir Çin bedduasını hatırlıyorum: “İnşallah değişen zamanlarda yaşarsın!”  Bu bedduanın tuttuğu, gerçek olduğu zamanlardayız. Değişen zamanlar böylesine bir hayat tarzına doğru sürüklüyor insanı. Daha doğrusu insanoğlu kendisini sürüklüyor.

Bir şehrin (siyasî deyimle) üniter yapısını parçalayıp güvenlikli sitelere ayırmak, onun bütünlüğünü bozarak başka bir varoluş ve ‘yaşama biçimi’ne dönüştürmekte yerel yönetimler, müteahhitler ve de kapital sahipleri adeta yarışıyor. Şehir halkı bu yarışta seyirci. Artık ortada şehir yok, güvenlikli site var. Bundan sonra büyük ihtimalle “şehir” hem kavram hem de ruh, muhteva ve mekân olarak kaybolup yerine adı A, B, C, X Güvenlikli Sitesi olan modern zaman siloları var olacak. Hatta var oluyor..

Şehir savaşı kaybetti! Güvenlikli Siteler savaştan galip çıktılar. Artık şehre elvedâ!

Petra Kuppinger Kahire örneğinde incelediği “Yeni Güvenlikli Siteler” üzerine konuşuyor: “Piyasanın daha üst katmanlarında daha yüksek fiyatlara sahip ve çoğunlukla kentten daha uzak alanlara kurulmuş yerleşim yerleri arsalarının en fazla % 8’ini konut alanı olarak kullanılacağını belirtmektedirler. Öte yandan, yeşil alanın bol olması en seçkin güvenlikli sitelerin yalnızca bir özelliğidir. Gardenia Park, örneğin, Piramitlerden 12,5 km. uzakta (kent merkezine değil), ‘6 Ekim Kenti’nin en güzel yerinde’ konuşlanmıştır. 250 villanın müstakbel ev sahiplerine polis karakolu, itfaiye, hastaneler (birden fazla!) çeşitli alışveriş ve kültür merkezleri (yine birden fazla!) olmak üzere baş döndürücü çeşitlilikte hizmetler vaad etmektedir. Daha detaya girmek gerekirse, proje reklamları 120 kişilik balo odasına sahip bir Kulüp Evi, Olimpik yüzme havuzu, tenis ve duvar tenisi kortlarından bahsedilmektedir. Gardenia Park, müstakbel sakinlerine ve ‘tek bir giriş kapısı ve profesyonel yönetici grubunun üst düzey mahremiyeti ve güvenliği temin ettiği’ “büyük titizlikle seçilmiş bir topluluk” vaat etmektedir… Site ailenizin sağlık ve mutluluğu için gerekli hizmetlerin eşliğinde yeşillik ve mahremiyet içinde seçkin bir yaşamı garanti eder”. Kısacası “hizmetler lüks otellerle yarışacak düzeydedir.”

Dünya “küreselleşme” denilen efsanenin boğucu istilası altında artık tek tip “robotik hayat”ı kabullenmiş biçimde insanları “insanca hayat”tan uzaklaştırıyor. Her ülkede böyle. Ülkemizde boy boy tam sayfa gazete ilanlarındaki güvenlikli sitelerde yaşamaya önce hayaller, sonra zihinler, sonra da bedenler hızla alıştırılıyor. Zaten güvenlikli siteler kimi batılı yazarlarca “küreselleşmenin başarılı bir sembolü” olarak nitelendiriliyor. Kuppinger bu bağlamda şöyle devam ediyor: “Bunlar küreselleşmeci eğilimlerin özgün eklemlenmeleridir. Çok açık ki, öncelikli olarak karşımızda sermaye, kültürel akımlar, metaların yanı sıra yaşam tarzlarının her zamankinden daha hızlı bir şekilde dolaşıma girdiği küreselleşme bağlamı vardır. Bu tür sermayenin ve kültürel akımların dolaşımı artık sadece belli yerlerle sınırlı değildir. Aksine yerelleşmelerini sağlayacak kaynak ve irade olan her yerde varlıklarını göstermektedirler. Bu küresel akımlar hiçbir yerde durmazlar ve nihayetinde hiçbir yere ait değillerdir… Yatırımlar, diğer küresel kentlerde yaşanan deneyimleri doğrudan yansıtan bir biçimde, neredeyse istisnasız bir şekilde kâr getirecek lüks konutlara, lüks eğlence ve boş zaman mekânlarına yöneldi. Bu haliyle Kahire’de yaşanan, küreselleşen herhangi bir kentte yaşanan hikâyenin tekrarı gibi görünmektedir...”

Modern dünyanın da efendileri ve köleleri var. Bunlar Güvenlikli Sitelerde yaşayanlarla, bu sitelerde yaşayamayanlar!

Güvenlikli sitelerde tecrit olma, izole olma günümüz insanına şehevî bir haz veriyor. Bir yazarımız (Mustafa Özel) gelecek nesillerin yaşayacakları bu tip sitelere ilişkin endişeleniyor: “…. Ya küçük çocuklarımız, ya bebekler? Onlar hayatları boyunca yoksullardan uzak, onlardan korkan, boyuna güvenlik arayan paranoyaklara dönmeyecekler mi? Yoksulların çocuklarıyla aynı mahallede büyüyüp aynı okulda okumadıkları için onların dertleriyle dertlenmeyeceklerdir…”

Kendi dünya görüşüne yabancılaşan, tarihî köklerine bağlı yeni şehir tasarımları ortaya koyamayan bir toplumun akıbeti şehri terk edip güvenlikli sitelere yâni GÜVENLİKLİ NEKROPOLlere mahkûm olmaktır. Nekropoller’e… Ölüler kentine… 

Bunların adı GÜVENLİKLİ SİTE veya daha da çekici bir adlandırmayla REZİDANS olmuş ne önemi var. Yeter ki güvenlikli nekropolde ruhsuz bir biçimde varolun(!)

Şehirleri hızla terk edip Güvenlikli sitelere doğru koşuyu üç kelimeyle formüle edecek olursak: kaçmak, kapanmak, kapılanmak!

Modern dünyanın gösteri ve tüketim histerisine mahkûm ettiği insanı tedavi etmenin çaresi var mı? Hayır! Niçin? Çünkü bu yöndeki susuzluğu bir türlü tatmin olmuyor.  Bu hale vücut veren sebeplere ilişkin bir batılı (M. Featherstone) ‘Postmodernizm ve Tüketim Kültürü” isimli yazısında şunları söylüyor: “Tüketim kültürünün yeni kahramanları bir hayat tarzını üzerinde düşünmeksizin gelenek ya da alışkanlık yoluyla benimsemekten ziyade, hayat tarzını bir hayat projesi haline getirir; bir hayat tarzı çerçevesinde bir araya getirdikleri ürünlerin, giysilerin, pratiklerin, tecrübelerin, görünüşlerin ve bedensel özelliklerin tikelliğinde kendi bireyselliklerini ve üslup anlayışlarını teşhir ederler. Tüketim kültürü içerisinde modern bireyin sadece elbiseleriyle değil, bir beğeniden yoksun olup olmadığını gösterecek şekilde evi, mobilyaları, dekorasyonu, otomobili ve diğer faaliyetleriyle de konuştuğunun bilincine varmasını sağlar…”

Mesele de bu! Modern dünya gerçekler dünyası olmaktan çok, imajlar, illüzyonlar, fetişler, mitler dünyası. Bu dünyada şehir kayboluyor, insanın başı dönüyor…

Ya modern dünyanın nekropolleri olan güvenlikli sitelere karşı şehri yaşatacak yahut da yok olacağız!

NOT: Konu ile ilgilenenlere İdealkent dergisinin son sayısının (sayı:6) “Güvenlikli Siteler” konusunda yoğun bir muhtevaya sahip olduğunu haber verelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder