5 Mart 2012 Pazartesi

ŞEHİR İÇİN ARTIK ÇOK GEÇ OLACAK... -geleneğe ihanet ve zararlı ufuklar açmak-

YahyaDüzenli
duzenliyahya@gmail.com

“Artık çok geç olacak!”, müthiş bir pişmanlığın ifadesi olarak Türkçemize yerleşen bir cümle.

20. yüzyılın batısını şekillendiren büyük mimar Le Corbusier’in, 1942 yılında yayımladığı ve “bizim şehir”lerimize dair içinde çok şey bulunan “Mimarlık Öğrencileriyle Söyleşi”sinde şehirlerimizin getirildiği meş’um zamanları işaret eden şöyle bir trajik uyarısı var:

“İşgal yıllarıydı. Fransa’da çağdaş mimarlık, kötü düşünceler taşıdığı, karışıklığa neden olduğu gerekçesiyle suçlanıyordu: geleneğe ihanet etmişti, zararlı ufuklar açmıştı.. Paradan, kendini beğenmişlikten kurtulan her düşünce, bir çıkış kapısı bulabilir, kendi yolunu çizebilirdi. Metinler oluşturuldu ve imkan bulunduğunda yayınlandı: “Şehirciliği Düşünme Biçimi”, “Üç İnsancıl Konum”, vb. Günün birinde Paris Güzel Sanatlar Okulu’ndan gençler, bir Özgür Atölye açmamı istediler. Öneriyi geri çevirdim. “O zaman bize bir mesaj verin!” Sonuç: gençlerin istediğini yerine getirmeyi amaçlayan, oldukça özenli, küçücük bir kitap. Çabucak tükendi ve kitapçılarda bulunmaz oldu. Aradan birkaç yıl geçti… Güzel Sanatların öğrencileri, yeniden ve ısrarla bir Le Corbusier atölyesi istediler benden. “Teşekkür ederim sevgili dostlar, ama cevabım olumsuz. Ne öğretebilirim size? Yetmiş yaşında bir adamın yaşam felsefesini mi? 1927 yılında Zürih’te, Willy Boesiger “Le Corbusier’in bütün yapıtlarını yayınlayınca bir “Corbu Öğretisi” kendiliğinden ortaya çıktı...”

Le Corbusier’in bu satırlarını okuduğumda sanki rahmetli Turgut Cansever büyük bir dağ zirvesinden ülkemizin şehirlerine bakarak konuşuyor zannettim. Aklıma, Cansever’in her biri “klasik” olan eserleri geldi. “Eserleri” derken ortaya koyduğu mimarî eserleri kastetmiyorum; yazılı eserleri, kitapları… Sanki o kitaplarını bize karşı okuyorlar diye hayal ettim. “Cansever Öğretisi” diyebileceğimiz bir “yaşayan kitaplık” karşımızda duruyor. Ama ne yazık ki bakan, gören, anlayan, işleyen, uygulayan yok!

Kaderleri aynı mı Le Courbisier ile Turgut Cansever’in? Hayır! Birisi batıya damgasını vurmuş, sesine herkes kulak vermiş, batı mimarisini ve şehirlerini yeniden kurmuş, şekillendirmiş, dönüştürmüş, ne söylediği anlaşılmış bir usta. Diğeri ise “mimarisini, şehirlerini, geleneğini, yâni medeniyet dilini unutmuş” bir dünyanın insanlarına bir ömür seslenmeye, konuşmaya çalışmış ama kendi dilini anlamayan bir dünya tarafından fark edilemeyen büyük bir usta, bir büyük muhakkik-mimar.

Akıbet böyle de olsa biz, zihnimizde Cansever’i mahfuz ve mevcut tutarak ve Le Corbusier’in “geleneğe ihanet etmişti, zararlı ufuklar açmıştı…” sözünden hareketle, “artık şehirlerimizde onulmaz yaralar açan” güya ‘yerli’ bir zihniyetin artık şehirciliği terk ettiğine işaret edelim.

Özelikle son 10 yılda şehirlerimizin -bilinçli mi bilinçsizce mi olduğu meçhul-, katledilmesinde başta TOKİ olmak üzere Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın mevcut “zihniyet”iyle geleneğe ihanet ederek zararlı ufuklar açtığına tekrar vurgu yapalım. Biraz daha ileri giderek söyleyelim ki; TOKİ ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sadece zararlı ufuklar açmakla kalmıyor, ufukları daraltıyor, mahvediyor. Bilinçli veya bilinçsiz fark etmez, çünkü sonuç aynı yere çıkıyor. Aynı yere yâni şehir yıkımlarına, şehir harabelerine, şehir cesetlerine…

Son on yıla (2002-2012) niçin özel bir vurgu yapıyoruz? Çünkü, her alanda hummalı bir çaba içerisine giren ve siyasî istikrarı sağlayan bir “tek parti”nin kültür, eğitim ve şehircilikte medeniyet birikimimize katkı olabilecek ‘hiçbir şey yapmadığı’, yaptıklarının ise bu birikimle örtüşmeyecek şeyler olduğunu düşünüyoruz. Bu düşüncenin sebebi ise, hayatî önemdeki bu üç alanın siyasî iktidarca ‘hayatî önemsiz’ addedilmesi ve ‘misyon sahibi olmayan’ siyasîler ve bürokratlar elinde harcanmasıdır.

Son on yıllık kültür ve şehircilik tarihimiz (!) bu düşüncemizi fazlasıyla ispat eder niteliktedir.

Biz, işin kültür ve eğitim boyutunun şehirciliği de kuşattığının bilincinde olarak, şehircilikte ‘kötü yola düştüğümüze’ tekrar işaret edelim. Kötü yola çünkü TOKİ tabutluklarını ‘yaşanabilir mekân’ zanneden, bunların toplamından da şehir çıktığını vehmeden bir anlayış maalesef tarihî bir dönüşümü kaçırmamış, tam aksine heba etmiştir! Hem de müthiş imkânlar ve tarihsel şehir birikimimize rağmen!

Bu noktada da Cansever hâlâ okunmamış bir “medeniyet ve şehircilik kitabı” olarak karşımızda duruyor! Duruyor ama kim görecek, kim okuyacak, kim anlayacak?

Kim görmeli, kim anlamalı? Öncelikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, sonra TOKİ.
Onların da böyle bir derdi olmadığı ortada. Çünkü yaptıklarının ne kadar “muhkem ve muhteşem” olduğuna inanıyorlar. Adeta o kadar kibre kapılmışlar ki adeta bir Aşil kompleksi içindeler.

Tarih bir gün, ‘medeniyet iddiası taşıyan ancak tam aksine ufuklar açan bir siyasî iktidarı” herhalde şehircilikte “yapmak istemediler, yetersizdiler ve mahvettiler!” diye yazacaktır!

Le Courbusie’nin deyimiyle “paradan, kendini beğenmişlikten kurtulan her düşünce, bir çıkış kapısı bulabilir, kendi yolunu çizebilirdi.” Bu tespit bugünün iktidarı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığını tarif ediyor sanki.
Paradan ve kendini beğenmişlikten kurtulamayan bir siyasî irade ve onun ‘şehircilikten sorumlu aygıtları’ çıkış kapısı bulamaz, kendi yolunu da çizemez. Çünkü çıkış kapısı aramıyorlar ve de kendi yollarından o kadar eminler ki!..

Bütün bunları kendi şehrimize doğru daraltarak, tahsis ederek, şehrimizi işaretleyerek söyleyelim ki; bütün şehirlerimizi kuşatan “kentsel dönüşüm” katliamı ‘marka şehir’ teraneleriyle (Tsunami dalgalarının şehre doğru hızla yol alan korkunç istilâsı gibi) yavaş yavaş şehrimizi kuşatıyor.

“Kentsel dönüşüm” denilen bir kutsal(!) kelime adına neler kurban ediliyor! Tarih, şehir, medeniyet… Yâni insan ve hayat!
Ey kendini mülkün sahibi sananlar ve mülkü dilediğince tasarruf edenler! Size, bize, hepimize büyük ârif Eşrefoğlu Rumî’nin mısralarıyla seslenerek sözü tamam eyleyelim ki belki bundan bir pay alırız :

“Kani bunda gelenler, mülk benimdir diyenler.
Şimdi gör nice onlar toprak oluban yatur!

Le Corbusier’le başladık, Cansever’le devam ederek nereye geldik!

Mülkün ve şehrin akıbeti hayrolur inşallah!

(Günebakış, 7 Mart 2012)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder